30 Ağustos 2012 Perşembe

Pankart #7

  1907 Gençlik yapımı pankartın İnter maçı görüntüsü. Aynı resim de ben de varım ama seçmem mükün değil. Tribün tarihinin en anlamlı ve en güzel pankartlarından.

Pankart #6

  Gönlüm doping ister efes bahane.. UniGFB imzalı pankart 2-0'dan 4-2 kaybettiğimiz, Efes ile oynanan final serisinden sonraki dönemde açılmıştı. Efes Pilsen'li oyunculara 5. maça kadar doping kontrolü uygulanmamıştı. Son maçta ise 2 oyuncu örnek verdi. Kerem Gönlüm'de dopinge rastlanırken, diğer örnek veren sporcu Mario Kasun iyi oynadığı sezonun ardından apar topar ülkeden ayrılmıştı. Aynı ceza kararında ise Efes Pilsen'e ihmal nedeniyle para cezası verilmişti. Artık neyin ihmaliyse?



Pankart #5

  Sözde rakip tribünün çok beğendiği bir bestemiz, Milyonlarca, söylemelere doyamıyorlar. Efsanelerinin, Hagi'nin, Faruk Süren'in defalarca tekrarladığı gibi hırsızlık olgusunun alışkanlık haline geldiği Galatasaray camiasında, okyanusta bir su damlası sayılabilecek bu aşırı beğenme durumu, taklitlerini değil aslını yüceltiyor.

  Biraz edebiyatla durumu basitleştirmek mümkün:

Milyonlarca taraftarın yanında
Bağırıyorlar, hep beraber kol kola
Adınla, takımınla, taraftarınla
En büyük sensin Kanarya

  Dizelerin sonundaki a harfleri, tezahüratlardaki kafiyeye net bir örnekken Kanarya yerine cimbombom koyunca, edebiyatın da amına koyuyoruz.

Bu Fener Hiç Sönmeyecek

 Tarih 11 Eylül 2011. 3 Temmuzun 70 gün sonrası. Gördüğümüz en zor günler. Bugünküler gibi basit şeyler değil yaşadıklarımız. Popüler tabirle evrene mesaj veriyor tribünler. Bu Fener Hiç Sönmeyecek diyor taraftar, düşürmüyor ele ayağa Fenerbahçesini, yedirmiyor ele.

  Karanlık gecelerimin
  Yıldızı sen oldun Kanarya
  Yıkılsa bu şerefsiz dünya
  Senin aşkın kalır ayakta

Maç Günlüğü #2 Fenerbahçe - Spartak Moskova (Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı)

  Geçen hafta 2-1 biten maçta Spartaklı ultraların çeşitli kahpelikleri, tribünü dünkü maç için fazlasıyla biledi. Bu da herkesin görmek istediği görüntüleri meydana getirdi.

  Salı günü ile başlayalım. Rus taraftarlar atıp tuttukları kadar olmasa da kalabalık bir şekilde İstanbul'a geldi ve Sultanahmet civarlarında konaklayacaklardı. 1907 Gençlik ansızın yaptığı çıkarmayla Rusların maçtan 1 gün önce üzerine gitmeye başladı. Sıcak temas yaşanmasa da esir alınan tarihi yarımadadaki Ruslar, o gün otellerinden pek çıkamadı.

  Maç günü, stajın da etkisiyle yerimizde duramıyoruz, her maç aynı heyecan zaman geçmiyor yine. Derken alarm sesi duyuluyor derinlerden ve serbestiz. 6 da evde 7 buçukta stattayız. Derken ruslar geliyor, talihsizlik otobüsleri ışığa yakalanıyor. O asıp, kesen ruslar cabrio olan otobüslerinden inemiyor, inip te hırpalananlar:
"I'm not Russian, I'm Georgian, Please" diyerek hastanelerine uğurlanıyor; otobüsleri yanıyordu. Şimdi buraları biraz resimle destekleyelim:


  Çok şükür Fenerbahçe tribünleri ölmedi, ölmeyecekte. İstanbul rehberleri, bıçak, emanet fotoğrafları gönderen Ruslar, arkalarında uzunca bir süre yetecek kadar malzeme ve fotoğraf bıraktı.

 Maça ve tribüne bu gazla girdik ve erken dakikada gelen gol bile bu performansı fazla düşürmedi ta ki ilk yarının sonlarına kadar. Takımın ilk yarıda bizimkinin yanında 0 olan isteği, tribünü yeter artık saldır Fenerbahçe konumuna getirdi. Belki de bu uyarı ikinci yarı biraz daha toparlanan takıma rehber oldu.

 Böyle uyarılar eleştiriler her maçta artarak olmalı. Fenerbahçe forması her maç kanının son damlasına kadar savaşmayı kabul edenlerin giymesi gereken kutsal bir değerdir. Uğruna can veren taraftarın onlardan bu beklentisi haklı ve normaldir. Eleştiri artmalıdır fakat dünkü maçta Selçuk'a yapılan gibi kahpece olmamalıdır. Bu formanın değerini o ıslıklayanlardan daha çok bildiği kesin olan Selçuk'un bize geldiği ilk senelerdeki öne oynama isteğini kaybettiren de bu ıslık çalan zihniyettir. Başkanınız da siz de umarım tez zamanda değer, kıymet bilen insanlara yerinizi bırakırsınız. Bizim için Aziz olan hala ve sadece Fenerbahçedir.

  İkinci yarıda ise takım biraz daha toplu gözükse de belki de boşa giden ilk yarı yüzünden, bu sonuç getirebilecek oyun değersizleşti ve bize tura mal oldu. Başkan, Aykut Hoca takım ve taraftar, bu büyük kaybın bilincinde bir şekilde yanlış yaptıklarına tez zamanda doğrular üretmelidirler. Bu takım bu saatte hala transfer aramamalıdır. Bu herhangi bir teknik direktörün olmayacağı gibi Aykut Hocanın da sorunu değildir.

  Her şeye rağmen yola devam etmek asıl olan, bu çekingen tavırları üzerimizden atmalı ve karşılaştığımız rakiplerin çok üzerinde olan gücümüzü onlara saha dışında dün yaptığımız gibi saha içinde de kabul ettirmeliyiz.

 "Korktukça tutsak, umut ettikçe özgürsünüz"

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Staj anılarım, karakter analizi

İnsanlarla uzun süre baş başa kalınca psikolog sosyolog çakması bişey oluyosun. 8,5 saat aynı odada kaldığın adamı inceliyosun haliyle. Başta komik gelenler sıradanlaştı, sıradanlar ise tam tersi. Başlıyorum anlatmaya...

İnsan 1: İlk girişte emrine verildiğim adam. Bir hareketleri var girdiğimde pimapenin sahibi sandim yeminle ama değilmiş. Alakası da yokmuş artistin. Kibar davranmaya çalışıyor ama içinde bir davar yatıyor, yapar mısın diyerek tüm sikten işlerini yaptırıyor. Ama ben ona yanlış yapmıyorum. Niye ? İşi bitiren adam o.

İnsan 2: Tam bir saf anadolu çocuğu fakat inanılmaz küfürbaz. Koymadığı delik yok. Elinde olsa tüm dünyayı sıraya dizecek. Bizim okuldan mezun, bi kadını sordu tanımıyodum ama tanıyorum dedim. Kadın galiba ben okula girmeden ölmüş; neyse muhabbet oldu. Bu incelediğimiz tam bir işkolik. Öyle şirin gözükmek için falan da değil harbiden hakkını veriyor. Takdirimi kazandı, devam İnsan 2

İnsan 3: Ona arkadaşları, şef çeyreği diyor. Rolünü bilseniz, tam uymuş bu lakap ona dersiniz. Biraz tikli ama napmıyoruz? Kusurlara gülmüyoruz çünkü bu onun seçimi değil. Baş başa kaldığımızda skype den çeşitli sohbetler yapıyor ama içeriğini çözemedim. Tahminim iş, çünkü "amına kodumun adamı bir sikten anlamıyor" gibi bir laf seçtim laflarının arasından. Bunu derken klavyeyi havaya falan kaldırdı; o harekete yorum yapmayacağım zira yersizdi. İlgi alanları gazetelerdeki tecavüz, grup, fuhuş gibi acayip haberleri bağıra bağıra okumak. Ün de salmış, başka yerde bu içerikte bir konu geçtiğinde direk tam bunlar İnsan 3'ün tarzı deniyor. Gülüşmeler fora...

İnsan 4: Ünvanı her işe bakan adam olsa da gün içinde yaptığı tek iş iki dolanmak ama olayı anlattı hak verdim ben de olsam ben de yatarım. Galatasaraylı ve palavracı bir adam. Nasıl mı? Örnek vereyim. Hangi okul bölüm falan soruları, cevap verdim ve sonraki diyaloga geçtik.
Sonraki diyalog:

- ya bizim zamanımızda sistem değiştirdiler yıldız metrolojiye (evet metroloji) gidecekken zonguldak makinaya gittim. Şans işte

Hakkaten şans. Bu insan tam bir araba meraklısı. Bunu da abartabildiği kadar abartıyor her muhabbette kullanıyor. Memleketi kartal soğanlık. Kendisinde de soğanlık şivesi var. Öyle karadenizliler gibi cideyrum şeklinde değil, Azeriler gibi kaleciye kapıcı şeklinde. Örneklerle açıklayalım:

Betimlenen fiil: arabayla hız yapmak

Kullanılan fiil: kapatmak

Cümle içinde kullanım: geçen gün e5te 180 i 190 ı bir kapatmışım...

Palavracılığından bahsetmiştim pekişmiştir. Bu insanlayken zaman daha iyi geçiyo denebilir ama favorim gelmedi daha.

Uzun olunca okunmuyo biliyorum, burada kesiyorum devamı pazartesi.

28 Ağustos 2012 Salı

Meşaleye Özgürlük

  Tavrımız, safımız gayet net. Bizim yükleyemediğimiz anlamları meşaleye yükleyen zihniyet onu bizden men ediyor.

  Yakalım, yaksınlar, yakın! yanalım

  Legalize Pyro!

Maç önü - Spartak

Önemli, çok önemli maç. Aykut Hoca için de Alex için de takım için de. Çıkıp alırsak önümüz aydınlık. Öteki ihtimalde ise yol engebeli.

Her şey bizim elimizdeyken yapmamiz gerekenleri yapma konusunda sıkıntılı örnekler fazla. Buna bir yenisini eklememek için dikkatli olmalıyız.

Rakiple başlayalım. Eksik bir kadroyla geliyorlar buraya ama silahları hala tehlikeli. Emenike, McGeady, Ari, Dyzuba gibi ileri hattaki etkili isimleri ve hücumcu bekleri savunmayı zorlayacaktır. Dirençli olduğumuzda dış sahada nasıl durdurduysak burda da aynı şekilde durdurmalıyız.

Bize gelelim, gözle görülür bir eksiklik olmasa da takımda hafta arası önemli gelişmeler yaşandı. Dış çevreler ve camianın baskısıyla gereksiz büyüyen Alex meselesi hallolmuş gözükse de maçı etkileyecektir.

Silahlarından bahsetmiştik Spartak'ın, bana göre bizim bu silahları durdurmak için önümüzde iki yol var. Bu yolların birincisi kendi oyunumuzu rakibe kabul ettirip onları bu yolla pasifize etmek. İkincisi de rakibin silahlarını durdurup işimize yarayacak 1-0 a güvenmek.

Ben maç içerisinde iki yola da başvuracağımızı düşünsem de bunu asıl belirleyen kadro seçimi olacaktır. Alex ile oynayıp oynamayacağımız çok önemli.

Bir diğer etken ise tribün. Profili yüksek maçlarda gol geciktikçe performans ta düşüyor bu belli. Bu maçta bu performansı yüksekte tutmak ana hedef. Biz bu maçı tribünde kazanırsak, sahadaki iş yükü çok azalır.

Yarın yine bu hayatta en mutlu olduğumuz yerde tribündeyiz inşallah. Sonu da güzel olsun, maç günlüğümüzü keyifle yazalım.

Taraftar için oyna, Spartak'a koy!

Staj anılarım, ne anılar ne anılar

Staj

Çok sıkıcı amınakodumun yeri. Bunu da vardiya şefinin odasında sıkıntıdan yazıyorum.

Zamanlamayı yanlış ayarlamışız amınakoyayım. Tek stajer benim koca yerde. Yaşıt yok hatta 10 yaş yakınımda adam yok. Allah razı olsun iyiler ilgililer ama şu an belgesel anlatıyo karşımda konusu çorba ve yoğurt. Dinliyorum bir yandan umarım kendime birşey katarım.

İlk gün iki gezdik sonra Namaz abinin yanına koydular. Evet adamın adı Namaz. Nevi şahsına münasır bir kişilik. Namaz abi, operatör. Operatör kelimesinin anlamını bildiğini sanmıyorum ama bana Fulham'ın kadro dışı kalan adamlarını say desem, sayamasa da sallar fakat sana mantıklı gelir. Çalıştığı oda 10 metrekare o odada durduğu süre 12 saat. Yaptığı işi anlatması 5 dakika sürdü, anlamam 15 dakika odasında 8,5 saat baş başa kaldık. İşi öğreniyim diye. Işıklar yandı kapakları açtı, ışıklar söndü kapakları kapattı. Sıkıldım, anladı; sen sıkılmıyor musun dedim mecburen dedi. Herkes sevdiği işi yapsa keşke. Ben ordayken adam kariyerinin en düşük performansını yaptı ama bana çok hızlı geldi. 24 yapmış ama 30 yapmalıymış aslında bana fena gelmedi ama birim tonmuş onu görünce hak verdim. İlk gün heyecan falan geçti bi şekilde. İkinci gün çıkarken bana niye bugün yanıma gelmedin dedi, üzüldüm yalnızlığına.

Yanımdakiler şu an Cem Yılmaz muhabbeti yapıyo bu arada; nerden geçtiler anlamadım. Kasımpaşadan Çatapat Ahmet dedi, düzelttim. Kasımpaşalı Apaçi Selim, Tophane'den Çatapat Ahmet.

Burası kesinlikle dumansız hava sahası değil. Hiç değil hemde. Adamı 20 günde tiryaki yaparlar ama bende öyle bir ciğer varmış ki pasif içiyorum her an bana mısın demiyor. Adamlar, klimalı klimasız, kapısı kapalı kapısı açık demeden 2 metrekareden 1000 metrekareye her yerde sigara içiyorlar. Neyse, içsinler. Paket sayıyorum zaman geçiyor.

Bana bi kitap verdiler; staj defterine yaz diye (burası önemli deftere yazıcam o kitabı bak) fotokopi çekebilir miyim? Dedim. O belgeler çok gizli dedi. Böyle de bi gizlilik, pes.

İnsanların uğraşı takvim incelemek falan, Eylül de 5 pazar, fabrika da sevinç var. Emekçinin yanındayız, sevinsinler.

Maceralarım devam edicek. Uyuycam şimdi uykum geldi.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Pankart #4

  Soru net. Cevap daha da net.

  23 Nisan 2006

  Fenerbahçe: 4
  Galatasaray: 0






Eşşeği bu kadar tokatlasak adam olmuştu

Pankart #3

  100. yılda amatör branşlarda göğsünü gere gere boy gösteren bir pankart. Fenerbahçe neredeyse, taraftarı ordadır diyenlerin Cağferağa'dan görüntüsü.

Pankart #2

  Derdini doğrudan anlatan pankartlardan. Dönemin düşük profilli maçlarına bile ateş pahası bilet fiyatı belirleyen, Sarı-Lacivert-Şampiyon-Fener 'in sarısını Migros'un boş sarı koltuklarına söyleten taraftar dostu! yönetimimize tepki yine okul açıktan gelmişti.

  Aynı zamanda "Artık istese de Mahmut Hoca, hababam gelemez maça" pankartı da 55 liralık biletlere tepki veriyordu.

Pankart #1

  Halihazırda dünyanın en büyük el yapımı pankartı. Fenerbahçe' nin tarihindeki önemli olayları anlatan pankart okul açık tarafından Sevilla maçında açılmıştı.

Futbol şiddettir, Futbol holiganlıktır #3

  PAOK-Fikirtepe olaylarının tadı damağımızdayken. Spartak' ın ultraları peydah oldu. 2000 bilet talep ettikleri söyleniyor. Umarız gelirler, bekleriz.

ωωω πουσταράδες
πουτάνα η ομάδα και ρουφιάνος ο λαός
μια ζωή θα τρέχετε δε γίνεται αλλιώς


Burası Kadıköy, herkes ayağını denk alsın

26 Ağustos 2012 Pazar

Seninki kaç desibel?


Kırıyorum, kırıyorum, kıııırdım!

Futbol şiddettir, Futbol holiganlıktır #2


Baskın, basanındır

Futbol şiddettir, Futbol holiganlıktır #1


Sahalarda görmek istediğimiz hareketler

Lefter'inle, Alex'inle, Aykut'unla..

  Dedemlerin döneminin gururu Lefter, babamların ki Aykut, bizim dönemin de Alex. 100. yılda anlamlı bir pankart vardı okul açıkta:

 "Nesilden nesile 100 yıllık efsane" yazıyordu.

  Peki ya şimdi? Dedemin de içi sızlıyor Alex oynamayınca, ben kahroluyorum Aykut Hoca bunlarla karşılaştıkça. Fark ne? Lefter, Alex, Aykut hepsini içimizden birisi gibi görmüyormuyuz. Nedeni ne? Onların da taraftar olması değil mi? Siz de taraf olun. Aynen onlar gibi yapın, kişilere değil Fenerbahçe'ye taraf olun.

 Emin olun bunu isterdi Ordinaryus. O adamı üzmeyin, o sizi hiç üzmedi...



Bütün dünya üstüme gelse ne farkeder? Senin için ölmeye değer Fener!

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Kolpa çArşı'sı...

 Dün gece yine boş durulmadı. Saraçoğlu, Arena ve İnönü'nün deplasman tribünü girişlerine solda gördüğünüz pankartlar asıldı. Tepkinin kimlere olduğu gayet net. Bu olayın ardından Deplasman Kartalları bu pankartın yanarken resmini Facebook sayfasından paylaştı. Altına da şu yazıları yazdı:

-beşiktaş adamın a....koyar akıllı olun renkliler..
-siz kimsinizde inönüye pankart asıyorsunuz yavşaklar..

 O pankartı alın stadınıza asın demiyor kimse. Yakıp ta bir iş başarmış gibi, gövde gösterisi yapıyormuş havası vererek oralara koymak çok yakıştı size. Adında deplasman geçiyor, sen hala neyin derdindesin. Çok anarşiksiniz, devam...

24 Ağustos 2012 Cuma

Deplasman Haktır

 Pazar günü derbi var. Durumsa içler acısı. Rakip takım taraftarı stada alınmıyor. Buna alışmamız bile kötüyken, söz konusu takımların taraftar gruplarının ses çıkarmamasına alışmamız ise en vahimi. Geçen sene kendi takımımızı yalnız bırakmamak adına verdiğimiz tepkiler ortada. Örnek alın. Biz müzeden girerken vali istifa diye bağıranlar, devreden sonra o valiye deplasmana gitmek için istifa diyince olmuyor. Ultras? lan, o boynuna atkısını zevkle takıp, resim çekindiğiniz polis size saldırırken mi kötü oluyor?

Polisten korkmayın, stadyumlar taraftar içindir!

Stay ultra.
#deplasmanımadokunma


Sezona başlarken bayan basket takımı

Geçen sezonun en başarılı 2 şubesinden biriydi onlar. Maçlarına gitmek izlemek büyük keyif. Belki de geçen sezonun en güzel anılarını yaşattılar bize elw final four unda. Galatasaray a kendi evinde deplasmani yasatirken aldigimiz zevk tarif edilemezdi. Malesef o turnuva da çok daha iyi şeyler yapabilecekken Penny nin sakatlığı ve rotasyonun darlığına üst üste maçların getirdiği yorgunluk eklenince şampiyonayı 4. kapattık. Ligde ise alışılageldiği üzere Abdi İpekçi de kupayı kaldırdık. 


Sezona transfer bakımından erken başladı takım ve en erken de onlar bitirdi. İlk olarak koç değişikliğinden başlayalım. Eski koç George Dikeloukas oyanttığı basketbolla bizi takımına hayran bırakmıştı. Sezon sonunda da bu nedenle onunla yola devam kararı alındı ama Babkina gibi nedenlerle yönetimle arasında anlaşmazlıklar çıktı ve yollar ayrıldı. George nin boşluğunu yönetim Roberto İniguez ile doldurdu. Roberto geçen senenin elw şampiyonu Ros Casaresin mali yapısındaki çöküntü nedeniyle kapanmasıyla serbest kaldı. Bayan basketbolunda sadece 6 ay çalışmış olması bir dezavantaj fakat bu kısa kariyerde şampiyonluk kazanması onun uyum sürecini kısaltıcaktır. Takıma da kısa sürede alıştığında başarı sağlıyacağımıza eminim. 


Takımda oyuncu hareketleri ćok fazla olmasada önemli isimlerde değişiklikler oldu. Nevriye-Yasemin değişimi önemli. Bir güç kaybettiğimiz kesin ama kafasında Galatasaray ve para olan birinin takımda olmaması kaybettiğimiz güçten bize fazlasını kazandıracaktır. Bunun yanında Tamane-Veremeyenka değişimi de yaşandı. Zane önemli katkılar verse de Vera onun bir tık üzerinde ve verecekleri aşikar. Buraya Penny-Biba degisimi de yazilabilir ama tam olarak karşılığı mı? Hayır. Cappie ile Biba o bolgede ki yabancılarımız olacak. İçeri drive etmek üzere kurulu oyunumuzda şutuna güvenebileceğimiz bir oyuncu eksikliği vardı. Biba ile bunu kapattık. Tecrubesi ile bize artı değer katacaktır. 


Takımda kalanlar ise bu takıma güvenin kaynağı. Kaptanlığa getirilen Birsel hem yeteneğiyle hem karakteriyle örnek oyuncu. Çok yakışıyor bize. Cappie&Angel çok hareketli savunma yapan faul aldıran ve her şeyden önemlisi en kritik anlarda sorumluluklar alan yıldız isimler. Ivana keza öyle, şutu ve sertliği muazzam. Kafası atarsa çekip maçı da koparacak hırçınlığa sahip bunu defalarca gördük. Yerli nüve den Esmeral, Kübra, Nevin ve hatta Olcay derin kadro yapısını seven koçla önemli süreler; sürelerden de önemlisi sorumluluklar alacaklardır. 


Takımın Ataşehire geçmesi önemli bir değişiklik, Cağferağa nın bir ruhu vardı ve o ruh kupalarda önemli roller oynadı bu ruhu bırakmak bizim için umarım hayırlı olur. 


Sözün özü güvenimiz tam, yolumuz açık olsun

Maç Günlüğü #1 Elazığ - Fenerbahçe (İzmir Atatürk Stadı)

Fenerbahçe yi gördüğümüz gün bayram bize. Bu sefer de arefe ye denk geldi bizim bayram. Anlayamadığımız  bir fiyat poliikası vardı Elazığ yönetiminin, ateş pahası biletlere aşinaydık ama stadın adı Saraçoğlu değildi. Sonradan Elazığ cephesinden yapılan açıklamalar resmi tamamladı. Elazığ yönetimi Kadıköydeki bilet fiyatlarını örnek göstererek voleyi vurmaya çalışıyordu. Taraftarın gitmiyoruz tepkisiyle bu fiyatlar aşağı çekilse de bu düzene öfkemizin bitmesi söz konusu değil. Taraftarı, futbolun öznesi olarak değil de atm si olarak gören; Fenerbahçe yönetimi de dahil bütün yönetimler Allah topunuzun belasını versin. Defolun. 

Her seye rağmen biletimizi alıp maç gününü bekliyoruz. Deplasman büyük heyecanmış. Cumartesi günkü akılalmaz trafik bize yetişicez, yetişemiycez duygusunu yaşatsa da; zamanında stada varıyor ve biletimizi alıyoruz. Ondan sonrası ise büyük bir keyif. Hazırız. 
Ne güzel söylemiş İslam Baba, Fenerbahçe gittiği yere hakketen bereketini de getirdi. Esnafın yüzü güldü; yüzü gülen esnaf ta bizi güldürdü. Çekirdeğe çiğdem, milyona melyon... daha niceleri. Ufak bir arayıştan sonra dışı başarılı, yemekleri başarısız restaurantta iftarimizi yapıyoruz. 

Stadın dibiydi restaurant ve hemen kendimizi stada attık. Manzara ilginçti girdiğimiz maraton tribünü maça 1 saat kala büyük yoğunluktaydı. Bir yer bulduk ve incelemeye başladık stadı, insanları. Stat inanılmaz büyük ve sahaya uzak. Üstü de açık olduğu için epey rüzgar alıyor. Tam bunları farkederken sahaya Fenerbahçe çıkıyor. Mert e, takıma büyük destek var. 
Takim hücumcu mu savunmacı mı anlayamadiğimiz bir taktikle sahada. Kalede mert, önünde Egemen Bekir sağda Orhan solda Caner ve iki ön libero Selçuk Topal. Bu adamlar daha önce bu şekilde hiç 11 başlamadı. Ana oyuncuların yanında tamamlayıcı adamlar, hepsi birden ana oyuncu olmak zorunda kalınca sıkıntı baş gösterdi. Defansta sorumluluk alacak yerden oynayacak bir adam eksikliği yaşadık. Emre gibi bir adam olsa böyle olmazdı belki ama bu durum kadro içinde alternatif yaratılamayacağı anlamına gelmemeli. Defansa serdar montesi ortaya belki bir sezer, özer denemesi cevap verebilir. Neyse, bu eksiklik varken takım topu geriden oyuna sokamadı ve uzun topa yöneldi. Bu da bir düşüncedir, ileri hatta Kuyt ve Alex gibi attığınız topu tutan dağıtan adamlar önemli roller üstlenebilirlerdi ama rakip defans iyi işler çıkarınca bu olasılık ortadan kalktı ve ilk yarı bizim adımızdan kısır geçti. 

Devre arasında da stattaki tempo düşmüyor. Sigara satanlar, sucular, çiğdemciler... neşeli olmayan yok. Herkesin gözünün içi gülüyor. Babalarının omuzunda maça gelen çocuklar var, safça muhabbetler keşke her maçı takımını bu kadar özleyen, kıymetini bilen insanlarla izleyebilsek. 

Derken ikinci yarı başlıyor sorunları bir türlü aşamıyor Fener ve golü de yiyoruz. Sıkıntı asıl şimdi başlıyor ve seri bir şekilde oyuncu değiştiriyoruz. Merhem olmasa da golü buluyoruz. Golde adam sakatlandı sakatlanmadı bilemiycem ama keşke öyle bir gol olmasaydı. Bu golle de maçı berabere bitiriyoruz. Stattan, otoparktan çıkış bu futbolun üstüne ayrı bir eziyet ama pişman değiliz. Skora üzülse de kimse değil. 

Fenerbahçeyi görmek güzel. Darısı kavuşamayanların başına

23 Ağustos 2012 Perşembe

Videolarım #1


1:33 :)

İzmir

Güzeldi çubukluyu İzmir de izlemek. En yakın zamanda bu maçı yazarak başlıyorum maç günlüğü yazmaya o zamana kadar İzmir den bir video, Vamos Bien den geliyor; Fenerbahçe uğruna ölecek olan biziz.


Sezona başlarken erkek basket takımı

  O geçen sene neydi, nasıl geçti anlamadık, hoş olmadı ama oldu canları sağolsun.

  Toptaaaan değiştirdik takımı enkaz gibiydi moraller, şimdi ise durum ortada, çok şükür diyelim de sakatlık belası artık bu sene uzak dursun.

 Değişim Aydın Örs'le başladı şubede. Gitmeseydi keşke, ona saygım çok büyük ama olan oldu ve ayrıldı kendi isteğiyle. Yerine Kemal Dinçer getirildi. Basket futbol derken tekrar dönüş yaptı özüne, parkeye. Gelişi de hoşgeldi adamın. İlginç bi iletişim sıkıntısı olan takım bir anda açıldı, güzel de oldu.

  Medyaya çeşitli isimler düştü sezon bittiğinde, coach luk için. Messina, Obradovic, Ivkovic... 3 une de gitti Fenerbahçe. Bu opsiyonlardan Obradovic ve Ivkovic koçluk yapmaya ara verince. Messina tek kaldı seçenek olarak. Bir ön anlaşma da imzalandı dendi ama ismi de kariyeri de CSKA nın bütçesi kadar büyük olan Messina nın yolu bizle değil eski takımıyla kesişti. Bunun üzerine bu isimlerin yanına yaklaşabilecek belki de tek isim, gerçi Blatt de var ama onun kontratı vardı, Pianigiani ye gidildi ve ikna edildi. Bunun üzerine iyi de bir bütçeyle, Pianigiani li, Luca lı, Ertugrul Erdogan'lı, Serdar Apaydınlılı bir heyet göreve geldi.

  İtalyan koç, Siena dışına ilk defa çıkıyordu ama Fenerbahçe bu handikapı yok etmek için Sienayı beraberinde getirdi koçun.

  Eski takımından Bo McCalebb, David Andersen, eski öğrencisi Sato ile beraber Mike Batiste, Barış Ermiş ve İlkan Karaman kadroya dahil edildi. Ayrıca kiradaki Can Maxim Mutaf iyi bir sezon geçirerek ve milli takıma yükselerek geri döndü.

  Bo McCalebb : Gelicek dediklerinde hadi canım dedik, geldi. VSpan ile beraber avrupanın en elit guardı ünvanına sahip. Çok fark yaratacak bir oyuncu, içeriye korkusuzca girmesi, yüksek sayı opsiyonu, faul aldırması, baskısı, bencil olmaması... daha iyi bir alternatif yoktu oraya avrupa ölçeğinde ve alındı.

 Barış Ermiş     : Engin gitti, o geldi. İyi sezonlar geçirdi Banvitte ama orası küçük bir yer ve Fenerbahce seviyesinin altında. Asıl performansları burada göstermeli. Başaracağına inanıyoruz.

 Maxim Mutaf : İyi bir sezon geçirdi ve gelişti. Sabit kalmaması önemli. 1-2 numaralı pozisyonlara alternatif oluşturacak ve artık bunu yapabilecek kapasitesi olduğunu da gösterdi. Şimdi sıra uygulamada.

 Ömer Onan     : Kaptan, o varken olay çok farklı. İyi ki var

 Romain Sato   : Koçun eski öğrencisi, Bo, Ömer, Sato 3 lusu kısalarda çok önemli bir savunma ve baskı gücü. Çok kuvvetli, arzulu önemli bir çift taraflı oyuncu. Hızlı hücümlarda bitirme yüzdesi yüksek. Ayrıca setin sonunda boş kaldığında verimli bir şutör. Kariyeri çok önemli bir noktada ve yunan liginde oynadığı son play-off serisi onun düzeyini net ortaya koyuyor.

 Bojan Bogdanovic : Sezon sonunda Brooklyn Nets' e gideceği konuşuluyordu. Hatta bu nedenle Hawkins i de yedekte tuttuk. Ancak bonservis sorunları nedeniyle NBA yolculuğu ileri bir tarihe ertelendi. Böylece anlaşma sağlanan Hawkins'ten vazgeçildi ve takımda tutuldu. Geçen seneki takımda göze batan ender oyunculardandı. Bu sene seviyesinin nerelere çıkacağını herkes tahmin ediyor. Çok önemli bir skor opsiyonu 2 sene öncenin EL sayı kralı. Sırtı dönük, yüzü dönük hertürlü gidiyor. Varlığı önemli

 Emir Preldzic   : Kendi Bodiroga mızı yaratmamamız için bir neden yok. Yeni gelen koçun Siena da Bo nun yanındaki oyunculara verdiği en önemli görevlerden biri te oyun zekası yüksek oyuncuya yöneticiliği vermesiydi. Emir de bu kalıba en uygun isim. Savunmasını da Pianigiani ile 1-2 adım yukarı çekerse  yaratacağı fark büyük olur.

 Kaya Peker : Bunu yazdığım anda aşağıdan çığlık sesi geldi. Kader, cilve... Ne işi var bu adamın bizde anlayamıyorum.

 David Andersen : Avrupa da ki düzeyi tartışılmaz. NBA de istediğini verememesinin nedeni sakatlıklardı ama döndüğünde Siena daki kesintisiz oyunu önemli bir veri. Sahada onu durdurmak çok zor. Bu nedenle takımına sayısız maç kazandıran bir adam umarız devam eder ki edecektir.

 İlkan Karaman : Fenerbahçe, adamın karısını yatağından alır desek anlatmış oluruz heralde. Şubenin moralini yükselten önemli bir etken oldu bu durum. Bunun yanında tam ihtiyacı karşılayan yere dar Türk havuzundan önemli bir adam alındı. Güzel oldu

 Mike Batiste : Pianigiani nin Siena ya yıllardır aradığı tipte bir uzun. Eze gibi adamlara onun rolünü verdi ama olmadı. Şimdi ona kavuşmuş olması güzel. Yaşlı deniliyor ama geçen sene kaçırdığı maç sayısı 2. Tabii burda maçları nasıl kaçırdığı önemli, Sasha Ozbolt a yaptığı hareketi yiyip yutamayacağız ama avrupa basketbolu için üst noktalardan biri bu adam ve onun için takımınızda her zaman yer vardır. İkili oyunları potaya kolayca ulaşabilmesi ve savunma sertliği çok önemli özellikler. Onu da çubukluyla görmek güzel.

 Oğuz Savaş : Sakatlığının getiği söyleniyor, sağlıklı oğuz rakip pota altında yaptıklarıyla ve düzgün bileğiyle her zaman önemli ve yerli bir silah. Bu sene aldığı süreler daha da artacak ama kendine çabukluk ve sertlik katması şart.

 Bu isimlerin yanında takıma bir de 6. yabancı katılacak. Bu nokta içinde Thedoros Papaloukas un adı dolaşıyor, dolaşan diğer isimleri aldığımız gibi onu da çözersek aman diyim. 1 numara için geçen sene en üstleri Saras ile görmüştük umarım onunla devam eder bu düzey.

  Ayrılanlar oldu Jerrels, Finley, Hakan, Engin, Tomas, Vidmar(tam değil), Mirsad ve Neven Spahija gibi. Hepsinin yolları açık olsun. Mirsada ise vedamızı jübile maçı ile yaparız ama kapanış en azından onun uğruna kan akıttığı taraftarıyla olsun.


Bu sene herşey çok güzel olacak, Fener kupalar alacak...

Hoca

   Türedi yine o  insanlar, işlerin bir parça kötü gitmesine sevinenler var. Uzak durun. Evladıma miras dediğiniz çınardan, size miras evlat karşınızda. Konuşurken 2 kere düşünün. Ağza alınmayacak küfür edenler, çok seviyoruz yalanları atmasın. Ekran karşısından, ayaklarını uzatıp twit atanlar, konuşanlar; herkes başını kuma gömerken bizi ayakta tutan adama iyi bakın. Kimin önünde eğildiğine dikkat edin. Kendinizi nerede, kimlere layık gördüğünüz umurumda değil. Hak etmiyorsunuz Fenerbahçe'yi. Skora tapanlar siktirsin Barça yı, Madrid'i tutsun. Antrenörlüğüne laf ederken, adamlığına lafı getirenler. Ne antrenörlüğü, ne adamlığı haddinize değil. Bana verecek ben daha iyi oynatırımcılar, he amınakoyim oynatırsınız.
  
  Bir gün ayrıldığında aramayız onu diyenler:
  Taraftar arar, Fenerbahçe de taraftarınındır, yönetimlerin, kongrelerin, kanaat önderlerinin,yandaş medyanın değil.


  Ruhsuz ibneler siktir olacak, Fenerbahçe bizimdir bizim kalacak!

17 Ağustos 2012 Cuma

genşşler


Güzel olmuşta ritim falan derken düşüp müşmeyin.
Amirimin takımına selam

Sezona başlarken futbol takımı


  Sezon yarın başlıyor, vira Bismillah...
 
  Bu sezonun birinci şartını gerçekleştirdik kendi adımıza, imkanlar el verdi yine tribünde, okul açıktayız. Tribünde olmak insiyatif almaktır, gerekirse kademeye girmektir. Savaş vardır orada kısaca, en ufak hareketinde dünyaları kopardığımız topçuları eleştirmek için önce biz o savaşı kazanmalıyız. Bu savaş ta maraton altta, numaralı altta ve o zihniyetteki her yerde götünü yayarak değil, götünden ter akıtarak kazanılıyor. Umarım bunun bilincinde bir sezon geçiririz.

 Sezona başlamadan önce güzel transferler yaptık. En önemlisi tabi ki Dirk Kuyt. 31 yaşında ki Hollandalıyı 
1M euroya kadıköye getirmek önemli bir başarı. Son derece güçlü ve akıllı bir oyuncu atletik meziyetleri sınırlı olsada aklı ve oyun zekasıyla topun sekeceği noktalarda hep o var. Sırtı dönük oyunu, yaklaşıp top alması ve aldığı topu saklayıp isabetli pas atması önemli, burada Krasic, Gökhan, Stoch, Sow gibi adamları sezon içinde daha da parlatabileceğini tahmin etmek kolay. Bu nedenlerden dolayı onu en uçta değerlendirmek daha akılcı gözüküyor, EPL de hiç bir zaman çok iyi bir tek vuruşçu olmasa da ligimizde bu ortalaması yükselecektir ayrıca oyun görüşüyle bütün seken topları toplayabilme özelliği olan Kuyt, geçen sene özellikle Stoch'la, Alex'le, Baroni'yle sayısız şut çeken takımın sekenlerini de kolaylıkla gol yapabilir.
  
  Bir diğer transfer Salih Uçan idi. Kuyt L'pool dan 1 e gelirken Salih Bucadan 1,5 a geldi. (Yaşasın yabancı sınırı!) Son senelerde takımdan görmeye alışık olduğumuz bir transfer modeli Salih, son derece genç ve gelecek vaat ediyor. Fiziği çok önemli bir artı neredeyse herkesten bir kafa üstte, saçlarını katarsak bü yükseklik te artıyor. Beyniyle ayağının arası bu kadar uzak olan oyuncular genelde topa ve oyuna hükmedemezken (istisnalar kaideler felan) Salih te bu durum tam tersi. Defanstan sırtı dönük top alabilen dönüp aktarabilen bir oyuncu. Oyunu daraltma becerisi ve oyunu geriden okuma becerisi de var ama gelişmeli. Bu özellikler sahada değilken bize bişey katmayacağı için oynamalı ama öyle pat diye haketmeden değil çalışıp takım arkadaşlarını geçip formayı sırtına geçirmeli. Aykut hoca adaletlidir, çalışanla çalışmayanı ayırdığını defalarca Stoch ta gördük, Salih te de göreceğiz. O da hoşgeldi...
  
  Kayseri den Hasan Aliyi aldı Fenerbahçe sola 3,75 e. Geçen sezon performansı düşük yüreği dağlar kadar olan Ziegler i Juventus'un bize 5 Benfica ya 2, ağaya beleş politikası yüzünden kadroda tutamadık. Yerine gelen HAK ta benzer özellikte bir oyuncu, ana hedefi çizgiyi kapatmak, sezon öncesi bunda başarılı da gözüktü, Carlos tan beri solda ters kademeye giren olmadığından, ya da en azından Gökhan gibi girip çizgiden top çıkartan bi adam olmadığından hazırlık maçında yaptıkları dikkate değerdi. Yapılan transferlerde çubukluyu sırtına geçirmeye en uzak isim o belki de ama en azından sezon başında banko oynayacak, umarım yeni Gökhanımız o olur.

  Ondan sonracığıma Mehmet Topal geldi. Galatasaray geçmişli oyunculara olan çok sıcak! tavırlarım, bu adamda yok ne mutlu ki. Hakikaten efendi iyi futbolcudan öte iyi adam. Bu da önemli. 4,5 milyon sayıldı Valencia ya. Geçen sezon benim her izlediğimde kadrodaydı. Özellikle bir Real Madrid maçı vardı orda bayaa bi top oynamıştı. Özetlerde de kendini belli eden hareketler yapıyordu. Böyle bir adam normalde Türkiye ye dönmez ama, karısına ve yeni doğan çocuğuna oturma izni çıkmadı İspanyada, şans işte yolu buralara düştü. Önemli bir kesici Topal, duracağı yeri çok iyi öğrenmiş la liga da. Orası yumuşak bi lig orda sert olan genelde kazanıyor ama burası öyle değil. Bu konuda da geçen ki Türkiye dönemini hatırlaması ona göre oynaması önemli. Hazırlık maçlarında eleştirildi Topal, ileriye oynamayan sorumluluk almayan bir görüntüsü vardı gerçekten. Bence Topal böyle bir oyuncu değil de zaten hareketli olmayı çok sevmiyor, ama önündeki oyuncular hareketli olduğunda fark yaratıyor. Bunlardan dolayı Topal sistemi tek başına yukarıya çekecek yıldız oyuncu değil, sistemin içinde yıldız olacak oyuncu. İyi transfer, sen de geç içeri dayı

  Egemen, bana sorsalar istiyor musun diye hiç düşünmeden hayır derdim. Geçen sene küfrederken zevk aldığımız adam, içim rahat değil. Tabi her şey çubukluyu giyene kadar, giymemesini isterim ama destek olmayacak değilim. Fenerbahçe isimlerden, isteklerden, zevkten, keyiften ötedir. Egemen için ucuza geldi diye rahatlıkla diyebiliriz çünkü beleş. Çıkar oynar ne vereceği belli bi adam üstünü beklemek te altını beklemek te boşuna beklemek olur. Tek bi çizgi de sezon bitiren bir adam, sezonları da öyle kısa değil 55 maç civarını imkan verilirse rahat görüyor. Gol katkısı önemli, iki ceza sahası içinde de rahat durmayan bi adam, güzel de kesici, fizikli, inatçı ama bu yetenekleri onu Fenerbahçe topçusu yapıyor mu bilemiyorum fakat sonuçta beleş. Umarım yanılırım ve önemli katkılar yapar.

  Yabo dayı, güzel bi insan ya. Seviniyo insan geldiğine karakter mücadele konusunda zerre sıkıntısı yok, kaptan ruhlu. Takım kötüyken bir şeyleri geriden değiştirebilecek bir adam fakat herkes gibi onunda bir takım eksikleri var. Adam karşılarken mesafe bırakması İngiliz hastalığı, bizim ligde idare ediyor da avrupa da işler değişebilir. Tarz olarak defansın arkasını toparlayan bi adam olduğundan, Bekirle ve Egemenle oynayacak ideal adam gibi duruyor. Fazla da bi şey demeye gerek yok zaten 2 sezondur gözümüzün önünde. 2,5 a geldi,  e bu da iyi, 3 yıllık sözleşme. Bizde bırakıcak öyle gözüküyo. İyi ki geldin, devam dayı devam...

  Milos Krasic, uğraştırdı uğraştırdı sonunda geldi. Cska dayken uçuyordu piyasası, 15 ler civarında Juve ye gitti. Orda da iyi bi top oynadı ilk senesi 41 maça çıktı, 9 gol 9 asist serie A daki bir kanat oyuncusu için üst seviye bir performans. Geçen sezon ise Juve taktik değiştirdi. 4-3-1-2 benzeri bir şey oynayınca kanatları boşa çıkardılar bu da Elia, Krasic gibi adamları taliplilerine yaradı. 27 yaşında ve olgunken bu adamı 7 ye getirmek önemli. Takımın ihtiyacı olan tipte bir kanat adamı. Seri, adam eksiltebilen, sıfıra inen, iyi toplar çıkaran ve ayrıca bitiriciliği de üst düzey olan bir adam. Set oyunlarına çeşitlilik katacağı kesin. Onun oynadığı maçlarda Kuyt ile oynaması büyük avantaj olur bize. Hem Alex, hem Kuyt onun boşalttığı alanlara kaçan Gökhan ı ince görürse oyun içinde ve sezon genelinde rahatlarız. Ayrıca o varken rakip ona önlem alacaktır. Bu da rakibi bir kişi daha eksiltecektir, önemli yani bu da.

  Toplam harcadığımız para 20 m civarı 7 adam için iyi bir rakam, hatta 7m luk Krasic i alırsak 6 adam için kişi başı 2m gibi bir para ediyor. Bu devirde çok önemli.

  Takımdan ayrılanlar ise Emre, Ziegler, Bilica, Dia ve Gökhan Ünal :) oldu. Emre ve Zieglerin eksikliği önemli 
Doldurup doldurmadığımızı sezon içerisinde göreceğiz ama alternatifli bir kadro yarattığımız kesin. Gidenlerin yolu açık olsun.



İnandık size bu sene, görmek isteriz şampiyonluklar içinde
Şampiyon olunca tüm Türkiye, inleyecek en büyük Kanarya diye
  

16 Ağustos 2012 Perşembe

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Saygı duruşu


  1,2,3 başladım
 
  Saygı önemli şey, herkes büyüğünü küçüğünü bilecek. Biz de Fenerbahçe' yi Fenerbahçe yapan adamlara saygımızı göstererek başlayalım.
  
  Efsane Fenerbahçe'nin Efsane maratonu, büyük taraftarı, hayatlarında en çok Fenerbahçe' yi seven adamlar, Allah hepinizden razı olsun. Neyimiz varsa, sayenizde.



 
 
 

Let's start a riot

  Berker'den özendik bloga başlıyoruz. Günlük niyetine yazıcam anasını satiyim,  açar okurum ilerde ne malmışım ak derim. Sıçtığı boku bile yazan var; neyim eksik...